Going to California; ilk sözlerini anladığım şarkı, daha önce de bir sürü yabancı grup dinledim ama, ilk kez bir yerden sözlerini bulmadan anladığım şarkı bu. İşte bu yüzden sanırım bir tür lanet geldi üstüme, belki ilk anladığım şarkı guns'ın Patience olsa farklı bir hayatım olurdu. Lise 2'deydim bu şarkıyı ilk kez dinlediğimde, ve hayatıma girmiş ikinci kız arkadaşım, benden ayrılmıştı. Tıpkı bir önceki gibi...
Sonra bu şarkıyı dinlediğimde, "aaa! Beni anlatıyor resmen!" dedim. Ne sikime dediysem, sonra hep beni anlattı bu şarkı, her ilişkimden bir süre sonra hep beni anlattı.
Şu anda yine dinliyorum, loop'a aldım ve her şarkı bittiğinde "aaa! Beni anlatıyor resmen!" diyorum.
spent my days with a woman unkind,
smoked my stuff and drank all my wine.
made up my mind to make a new start,
going to california with an aching in my heart.
Hiç California'ya gitmiyorum belki, ama her seferinde; iyi olmayan bir kadınla geçiriyorum günlerimi, sonra hep içkimi de sigaramı da içiyorum-ki ikisine de başlamamın sebebi kadınlar- sonra kafamı toplayıp, yeni bir başlangıç yapıyorum, kalbim ağrıyor, belki bir yerlere gidiyorum, ama hiç California'ya gitmiyorum...
someone told me there's a girl out there
with love in her eyes and flowers in her hair.
took my chances on a big jet plane,
never let them tell you that they're all the same.
Ve evet, hep birileri bana, daha iyilerinin bir yerlerde olduğunu söylüyor, ben de bu yüzden şarkıdaki gözlerinde aşk, saçlarında çiçekler olan kızı aramaya başlıyorum. Şimdiye kadar hiç birinin saçlarında çiçekler yoktu, ama sanki hepsinin gözünde aşk vardı... ya da benim mavi göz takıntım o gözlerde aşk görmemi sağladı. Bu yüzden barlarda, cafelerde deniyorum şansımı hep, ve her seferinde başkaları çıkıyor karşıma...
the sea was red and the sky was grey,
wondered how tomorrow could ever follow today.
the mountains and the canyons started to tremble and shake
as the children of the sun began to awake.
Her baktığımda, denizi kızıl görüyorum, gökyüzü de hep gri bana. Her terk edildiğimde, her yeni başlangıçta, yarının nasıl gelebileceğini merak ediyorum, etrafımdaki dağlar değil belki, ama başka her şey yerinde durmuyor. Üstüme doğru geliyorlar sallanarak, beni de sallamak için.
watch out
seems that the wrath of the gods
got a punch on the nose and it started to flow;
i think i might be sinking.
throw me a line if i reach it in time
i'll meet you up there where the path
runs straight and high.
Tanrılar hep gıcık bana zaten, ama bazen beni önemsemiyorlar. Sonra tekrar bir ibnelik yapayım şuna diyerek, suratıma yumruklarını yapıştırıveriyorlar. Sonra hep kaçıyorum insanlardan, yerin dibine giriyorum. Bir sonraki yalan aşkıma da beni kurtarması için yalvarıyorum sonra. Yalnızlık bana zor geliyor çünkü, birilerine ihtiyaç duyuyorum hep kurtulabilmek için.
to find a queen without a king;
they say she plays guitar and cries and sings.
la la la la
ride a white mare in the footsteps of dawn
tryin' to find a woman who's never, never, never been born.
standing on a hill in my mountain of dreams,
telling myself it's not as hard, hard, hard as it seems.
Sonra, yeni birini arıyorum, kralı olmayan kraliçeyii benim kraliçemi... Her seferinde gitar veya keman çalan biri olsun istiyorum, şarkı söyler belki bana, belki bir şeyler çalar, ben dinlerim, ama hiç bulamıyorum onu. Beyaz bir kısrak sürmüyorum belki, ama hep arıyorum, hiç doğmamış kadını. Sonra tekrar başa dönünce, durup, kızıl denizlere bakıp, aslında çok zor olmadığını söylüyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder