Hayalini kurduğum "o" kişiye benzeyen üç insan gördüm hayatımda, üç insan... Biriyle birlikte oldum, birinin ismini dahi bilmiyorum, birinin de ismini, nerede yaşadığını, ne yaptığını bilmeme rağmen "o" kişi olabileceği hayalini bozmak istemediğimden, daha tanışma cesareti bulamadım. Üç kadın; dış görünüşleri "o"na çok benzeyen...
Birinin adı Zeynep'ti. Kızıl saçlı, mavi gözlü... Gözlerinde hep bir hüzün vardı. Hani anlarsınız ya bir insanın, bir şeye üzüldüğünü, sorarsınız da söylemez hani. İşte onun gibi bir hüzün vardı hep gözlerinde. O maviye hiç yakışmıyordu, ama hep ordaydı. Sonunda o hüzünün niye orada olduğunu anladım. Ama bunu anladığım zaman, benim onu tekrar neşelendiremeyeceğim bir yere gitmişti. Sizi tanıyan insanların öldüğünde sizi izlediğini düşündünüz mü hiç? Sırf o hüznü yok etmek için, komiklikler yapıyorum bazen kendi kendime. Belki görür de güler diye...
Söylemiştim, birinin adını dahi bilmiyorum diye, sadece bir kere karşılaştım onunla, göz göze geldim. O an "o" kişi olduğunu düşünmedim, hala da düşünmüyorum. O yüzden hiç tanışmadım bile onunla, ama hatırlıyorum; kıvırcık kızıl saçlar, mavi gözler, ne Zeynep gibi hüzünlüydü, ne de sonuncu gibi neşeli. Sadece mavi gözlerdi, hiç bir anlam yüklemediğim, sadece görmeye yarayan gözler...
Sonuncunun ismini burada yazmayacağım. Ne olur, ne olmaz. Belki bir gün o cesareti bulurum kendimde diye. Belki de o, "o"dur diye. Büyüyü bozmak istemiyorum. Eğer bir şekilde onu paylaşırsam, hayalimdeki "o", o olmaz diye.
26 Şubat 2010 Cuma
25 Şubat 2010 Perşembe
Going to California
Going to California; ilk sözlerini anladığım şarkı, daha önce de bir sürü yabancı grup dinledim ama, ilk kez bir yerden sözlerini bulmadan anladığım şarkı bu. İşte bu yüzden sanırım bir tür lanet geldi üstüme, belki ilk anladığım şarkı guns'ın Patience olsa farklı bir hayatım olurdu. Lise 2'deydim bu şarkıyı ilk kez dinlediğimde, ve hayatıma girmiş ikinci kız arkadaşım, benden ayrılmıştı. Tıpkı bir önceki gibi...
Sonra bu şarkıyı dinlediğimde, "aaa! Beni anlatıyor resmen!" dedim. Ne sikime dediysem, sonra hep beni anlattı bu şarkı, her ilişkimden bir süre sonra hep beni anlattı.
Şu anda yine dinliyorum, loop'a aldım ve her şarkı bittiğinde "aaa! Beni anlatıyor resmen!" diyorum.
spent my days with a woman unkind,
smoked my stuff and drank all my wine.
made up my mind to make a new start,
going to california with an aching in my heart.
Hiç California'ya gitmiyorum belki, ama her seferinde; iyi olmayan bir kadınla geçiriyorum günlerimi, sonra hep içkimi de sigaramı da içiyorum-ki ikisine de başlamamın sebebi kadınlar- sonra kafamı toplayıp, yeni bir başlangıç yapıyorum, kalbim ağrıyor, belki bir yerlere gidiyorum, ama hiç California'ya gitmiyorum...
someone told me there's a girl out there
with love in her eyes and flowers in her hair.
took my chances on a big jet plane,
never let them tell you that they're all the same.
Ve evet, hep birileri bana, daha iyilerinin bir yerlerde olduğunu söylüyor, ben de bu yüzden şarkıdaki gözlerinde aşk, saçlarında çiçekler olan kızı aramaya başlıyorum. Şimdiye kadar hiç birinin saçlarında çiçekler yoktu, ama sanki hepsinin gözünde aşk vardı... ya da benim mavi göz takıntım o gözlerde aşk görmemi sağladı. Bu yüzden barlarda, cafelerde deniyorum şansımı hep, ve her seferinde başkaları çıkıyor karşıma...
the sea was red and the sky was grey,
wondered how tomorrow could ever follow today.
the mountains and the canyons started to tremble and shake
as the children of the sun began to awake.
Her baktığımda, denizi kızıl görüyorum, gökyüzü de hep gri bana. Her terk edildiğimde, her yeni başlangıçta, yarının nasıl gelebileceğini merak ediyorum, etrafımdaki dağlar değil belki, ama başka her şey yerinde durmuyor. Üstüme doğru geliyorlar sallanarak, beni de sallamak için.
watch out
seems that the wrath of the gods
got a punch on the nose and it started to flow;
i think i might be sinking.
throw me a line if i reach it in time
i'll meet you up there where the path
runs straight and high.
Tanrılar hep gıcık bana zaten, ama bazen beni önemsemiyorlar. Sonra tekrar bir ibnelik yapayım şuna diyerek, suratıma yumruklarını yapıştırıveriyorlar. Sonra hep kaçıyorum insanlardan, yerin dibine giriyorum. Bir sonraki yalan aşkıma da beni kurtarması için yalvarıyorum sonra. Yalnızlık bana zor geliyor çünkü, birilerine ihtiyaç duyuyorum hep kurtulabilmek için.
to find a queen without a king;
they say she plays guitar and cries and sings.
la la la la
ride a white mare in the footsteps of dawn
tryin' to find a woman who's never, never, never been born.
standing on a hill in my mountain of dreams,
telling myself it's not as hard, hard, hard as it seems.
Sonra, yeni birini arıyorum, kralı olmayan kraliçeyii benim kraliçemi... Her seferinde gitar veya keman çalan biri olsun istiyorum, şarkı söyler belki bana, belki bir şeyler çalar, ben dinlerim, ama hiç bulamıyorum onu. Beyaz bir kısrak sürmüyorum belki, ama hep arıyorum, hiç doğmamış kadını. Sonra tekrar başa dönünce, durup, kızıl denizlere bakıp, aslında çok zor olmadığını söylüyorum.
Sonra bu şarkıyı dinlediğimde, "aaa! Beni anlatıyor resmen!" dedim. Ne sikime dediysem, sonra hep beni anlattı bu şarkı, her ilişkimden bir süre sonra hep beni anlattı.
Şu anda yine dinliyorum, loop'a aldım ve her şarkı bittiğinde "aaa! Beni anlatıyor resmen!" diyorum.
spent my days with a woman unkind,
smoked my stuff and drank all my wine.
made up my mind to make a new start,
going to california with an aching in my heart.
Hiç California'ya gitmiyorum belki, ama her seferinde; iyi olmayan bir kadınla geçiriyorum günlerimi, sonra hep içkimi de sigaramı da içiyorum-ki ikisine de başlamamın sebebi kadınlar- sonra kafamı toplayıp, yeni bir başlangıç yapıyorum, kalbim ağrıyor, belki bir yerlere gidiyorum, ama hiç California'ya gitmiyorum...
someone told me there's a girl out there
with love in her eyes and flowers in her hair.
took my chances on a big jet plane,
never let them tell you that they're all the same.
Ve evet, hep birileri bana, daha iyilerinin bir yerlerde olduğunu söylüyor, ben de bu yüzden şarkıdaki gözlerinde aşk, saçlarında çiçekler olan kızı aramaya başlıyorum. Şimdiye kadar hiç birinin saçlarında çiçekler yoktu, ama sanki hepsinin gözünde aşk vardı... ya da benim mavi göz takıntım o gözlerde aşk görmemi sağladı. Bu yüzden barlarda, cafelerde deniyorum şansımı hep, ve her seferinde başkaları çıkıyor karşıma...
the sea was red and the sky was grey,
wondered how tomorrow could ever follow today.
the mountains and the canyons started to tremble and shake
as the children of the sun began to awake.
Her baktığımda, denizi kızıl görüyorum, gökyüzü de hep gri bana. Her terk edildiğimde, her yeni başlangıçta, yarının nasıl gelebileceğini merak ediyorum, etrafımdaki dağlar değil belki, ama başka her şey yerinde durmuyor. Üstüme doğru geliyorlar sallanarak, beni de sallamak için.
watch out
seems that the wrath of the gods
got a punch on the nose and it started to flow;
i think i might be sinking.
throw me a line if i reach it in time
i'll meet you up there where the path
runs straight and high.
Tanrılar hep gıcık bana zaten, ama bazen beni önemsemiyorlar. Sonra tekrar bir ibnelik yapayım şuna diyerek, suratıma yumruklarını yapıştırıveriyorlar. Sonra hep kaçıyorum insanlardan, yerin dibine giriyorum. Bir sonraki yalan aşkıma da beni kurtarması için yalvarıyorum sonra. Yalnızlık bana zor geliyor çünkü, birilerine ihtiyaç duyuyorum hep kurtulabilmek için.
to find a queen without a king;
they say she plays guitar and cries and sings.
la la la la
ride a white mare in the footsteps of dawn
tryin' to find a woman who's never, never, never been born.
standing on a hill in my mountain of dreams,
telling myself it's not as hard, hard, hard as it seems.
Sonra, yeni birini arıyorum, kralı olmayan kraliçeyii benim kraliçemi... Her seferinde gitar veya keman çalan biri olsun istiyorum, şarkı söyler belki bana, belki bir şeyler çalar, ben dinlerim, ama hiç bulamıyorum onu. Beyaz bir kısrak sürmüyorum belki, ama hep arıyorum, hiç doğmamış kadını. Sonra tekrar başa dönünce, durup, kızıl denizlere bakıp, aslında çok zor olmadığını söylüyorum.
24 Şubat 2010 Çarşamba
Benim adım Onur
Benim adım Onur... Farklı isimlerle çağırıldığım da oldu zamanında; Roland, Sarintua, Kerkenez, Çocuk, Tavşan...
Uzun süredir dergi dışında yazı yazmıyorum, bu blog'a da heves edip tek bir yazı yazmış, sonra da silmiştim. O yüzden bu yazım kötü olabilir. Hoş zaten beni takip eden kimse yok, bu yüzden gelecekte bunu tekrar okuyacak olan ben; lütfen beni yargılama...
Her ne kadar gelecekteki ben'in, şimdiki beni yargılamasını istemesem de, ben geçmişteki beni çok yargıladım, hala da yargılıyorum, ona kızmadan edemiyorum, yazıya başlama sebebim de bu zaten; geçmişime sitem.
Kendime söylemek istediklerimi hep erteliyorum saçma sapan bir narsistlikle, bu yüzden artık madem kendi başımayım ne bok yediğime üzüleyim, hayatıma küfredeyim biraz.
Bir insan, şimdiye kadar karşılaştığı tüm seçimlerde, tüm yol ayrımlarında nasıl yanlış olanı seçebilir? Nasıl yaptım ben bunu diye sormak istiyorum, ama derinlerde cevabın da ne olduğunu biliyorum açıkçası, her seferinde yanlış seçim yapmış olmamın sebebi; tecrübesiz olmam, doğru ve yanlışı ayıramamam değil, her seçimde hangisinin yanlış olduğunu biliyordum. Buna rağmen yine de onu seçtim, çünkü yanlış olan daha kolaydı. Zor olandan korktum hep, ve her seferinde yanlış seçimin aslında doğru olduğuna inandırdım kendimi. İşte şimdi de kendime sitem ediyorum bu yüzden, ironik.
Şu anda tek başımayım, kimsem yok, ve bunun sebebi de yine benim. Yalnızlık bazen güzel gibi geliyor. Aslında kendime bile itiraf etmekten korkuyorum ama, yalnız öleceğimi düşünüyorum artık. Ben en fazla mükemmel aşk'ı aramakla uğraştım. Bu yüzden bana en ufak ilgi gösteren tüm kadınları sevdim, kim olursa olsun.
Aşık da oldum bir zamanlar, çok hem de. Bana da aşık oldular, az da olsa. Cenneti de hissettim, cehennemi de. cehennemde daha fazla kaldım ama, sanırım günahkar olduğumdan dolayı. Çok öptüm, az öpüştüm. Deli gibi çok sevdim, az seviştim. Her defasında tekrar tekrar öldüm, ama hiç öldürmedim...
Benim adım Onur, Ben şimdi geçmişteki hatalarıma rağmen, gerçek aşkı tekrar aramaya karar verdim.
Benim için "O" olan kişi, sözüm sana eğer bir gün bulursam seni, sana bu yazıyı okutacağım, ve sana bir şey söylemek istiyorum, daha seni tanımadan belki, daha yüzünü bile görmeden belki, umarım yakındasındır. Beni çok uğraştırma, yoksa hep yaptığım gibi yanlış yolu seçerim yine. Korkarım çünkü...
Ve eğer bunu okuyorsan, sana söyleyebileceğim bir şey var; ayaklarını çok seviyorum, çünkü onlar; sokaklarda, caddelerde, kumlarda, taşlarda, topraklarda yürüdüler. Kim bilir ne zorluklardan geçtiler, sırf beni bulman için. Bu yüzden onlara, sana olduğumdan daha fazla minnettarım...
Uzun süredir dergi dışında yazı yazmıyorum, bu blog'a da heves edip tek bir yazı yazmış, sonra da silmiştim. O yüzden bu yazım kötü olabilir. Hoş zaten beni takip eden kimse yok, bu yüzden gelecekte bunu tekrar okuyacak olan ben; lütfen beni yargılama...
Her ne kadar gelecekteki ben'in, şimdiki beni yargılamasını istemesem de, ben geçmişteki beni çok yargıladım, hala da yargılıyorum, ona kızmadan edemiyorum, yazıya başlama sebebim de bu zaten; geçmişime sitem.
Kendime söylemek istediklerimi hep erteliyorum saçma sapan bir narsistlikle, bu yüzden artık madem kendi başımayım ne bok yediğime üzüleyim, hayatıma küfredeyim biraz.
Bir insan, şimdiye kadar karşılaştığı tüm seçimlerde, tüm yol ayrımlarında nasıl yanlış olanı seçebilir? Nasıl yaptım ben bunu diye sormak istiyorum, ama derinlerde cevabın da ne olduğunu biliyorum açıkçası, her seferinde yanlış seçim yapmış olmamın sebebi; tecrübesiz olmam, doğru ve yanlışı ayıramamam değil, her seçimde hangisinin yanlış olduğunu biliyordum. Buna rağmen yine de onu seçtim, çünkü yanlış olan daha kolaydı. Zor olandan korktum hep, ve her seferinde yanlış seçimin aslında doğru olduğuna inandırdım kendimi. İşte şimdi de kendime sitem ediyorum bu yüzden, ironik.
Şu anda tek başımayım, kimsem yok, ve bunun sebebi de yine benim. Yalnızlık bazen güzel gibi geliyor. Aslında kendime bile itiraf etmekten korkuyorum ama, yalnız öleceğimi düşünüyorum artık. Ben en fazla mükemmel aşk'ı aramakla uğraştım. Bu yüzden bana en ufak ilgi gösteren tüm kadınları sevdim, kim olursa olsun.
Aşık da oldum bir zamanlar, çok hem de. Bana da aşık oldular, az da olsa. Cenneti de hissettim, cehennemi de. cehennemde daha fazla kaldım ama, sanırım günahkar olduğumdan dolayı. Çok öptüm, az öpüştüm. Deli gibi çok sevdim, az seviştim. Her defasında tekrar tekrar öldüm, ama hiç öldürmedim...
Benim adım Onur, Ben şimdi geçmişteki hatalarıma rağmen, gerçek aşkı tekrar aramaya karar verdim.
Benim için "O" olan kişi, sözüm sana eğer bir gün bulursam seni, sana bu yazıyı okutacağım, ve sana bir şey söylemek istiyorum, daha seni tanımadan belki, daha yüzünü bile görmeden belki, umarım yakındasındır. Beni çok uğraştırma, yoksa hep yaptığım gibi yanlış yolu seçerim yine. Korkarım çünkü...
Ve eğer bunu okuyorsan, sana söyleyebileceğim bir şey var; ayaklarını çok seviyorum, çünkü onlar; sokaklarda, caddelerde, kumlarda, taşlarda, topraklarda yürüdüler. Kim bilir ne zorluklardan geçtiler, sırf beni bulman için. Bu yüzden onlara, sana olduğumdan daha fazla minnettarım...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)